KÜRESEL BİR İNSANLIĞIN ŞAFAĞINDA
Uluslar Arası Kadın Şiiri Festivali
- 00
Gün
- 00
Saat
- 00
Dakika
- 00
Saniye
Ali Al-Hazmi (Suudi Arabistan)
Suudi Arap şair, yazar (D. 3.8.1970/Damad)
Umm Al-Qura Üniversitesi Arap Dili bölümü mezunu (1992). Eğitimci. İlk şiiri 1986’da yerel bir gazetede yayınlandı. O günden beri şiir, deneme ve şiir inceleme yazıları ulusal-uluslararası çeşitli dergilerde, gazetelerde yayınlanıyor. Şiirleri pek çok dile çevrildi, yurt dışında kitapları basıldı, antolojilerde yer aldı; şiir festivallerine katıldı. Önemli uluslararası ödüller aldı. Şairin 6 şiir kitabı ve 6 yabancı dile çevrilmiş şiir kitabı var. Türkçede Bölünmüş Ahşap Zamanımız (Metin Fındıkçı-2016) isimli kitabı basıldı.
Kitapları:
Vücut Kapısı-Gate of the Body (1993)
Kaybediş -Losing (2000)
İmajını İçen Gazel-The gazelle drinks his image (2004)
Kıyıdaki Güven-Reassuring on the Edge(2009)
Audio CD Şiir-Audio CD poetry (2010)
Geçmişteki Şimdi-Now in past (2018)
TUZDAN YANAN DUDAKLAR İÇİN DÖKÜLEN GÖZYAŞLARI
Sahilde kumdan evler yapıyorduk
bizi son kez balığa çıkmak için bıraktığında…
Yarıştık onunla hatta, balık ağının parçalarını
küçük sandalına taşımak için.
Küçücük ellerimizle el salladık,
çocukluk zamanlarımızdan
ebediyen onu alıp götüren o son dalgaya.
Pencere demirlerine sıkıştı küçük kafalarımız
gözlerimiz sahil şeridine takılı,
anamızın kanatları sardı zayıf omuzlarımızı.
O kendini bize adamış olsa da
bizim tomurcuklanan, masum ruhlarımız için
derinden endişelenirdi hâlâ.
Metal korkuluklardan eğildiğinde, o uzun saçlarının
rüzgâra karışacağından korkardım, ahşap odanın
ılık ortamına geri çekerdim onu.
Bakışlarındaki sahillerden gözümü ayıramazdım,
kumdan evlerin ötesine geçen denizi izlerdim uzun uzun.
“Tabi ki dönecek,” derdi, gözyaşları dudaklarıma akmaya
başlamadan hemen önce -tuzdan yanan dudaklarım.
Yirmi yıl gözlerimizdeki kumdan evleri
yıkmaya yetmedi.
Dalgaların üzerinde kuruyan yüzü babamın
hayatımızın gümüş çağına açılan pencere oldu,
hileli tuzaklara kaptırılmış yıllara…
Hâlâ, benim adanmış anam, pişmanlığını gölgesine saklar.
Hâlâ, sabahları rüyalarından taze ekmek yapar;
ve geceyarıları, dileklerinden arta kalanları
ruhunun ocağında yeniden ısıtır.
Biz hâlâ ona inanır ve yaşayabilmek için
onun yalanlarının ekmeğini yeriz.
İngilizceden Çeviren: Hilal Karahan
KÖLELİK
Sokak lambalarına sırtını dayayanlar,
bir çıkmazın sonundaki kadınlardır,
örselenmiş arzularda aşkı tanıyanlar;
Ve bir yoksunluğun özlemiyle gömerler
ıstıraplarını acı çeken ruhlarının
bir zamana ki içindeki kafeslere ayları hapsetmiş,
kendilerini aldatmış adamların yataklarına attığı ateşte
bir an parlayan bir erkek imajına gönül vermiş
ve ellerinde hayallerinden yapılma bir demet çiçekle kaçıvermiş…
Bu nedenle, yoldan geçenlere onurlu bir tuzak kurarlar
tenlerinin ipeğini satışa çıkartarak
ve yumuşak, şuh kelimeler dökerek yollarına;
Bazı kurbanlar düşer bu tuzağa,
ayaklarına aniden kapanan bir kölenin
zavallı çiçeklerinin kokusuna…
İngilizceden Çeviren: Hilal Karahan